Yıllardır devam eden sözüm ona yaşam ve insan ilişkileri ile ilgili, “şunu yapın, bunu yapmayın, bu böyle yapılır, o öyle olmaz, şöyle davranın, böyle düşünün” gibi bolca öğütler ve nasihatler veren, bonkörce akıl dağıtan kanallar sözüm ona uzmanlarla sahte entellektüeller (ki işin daha da ciddi yanı, gerçeklerinin de adını kötüye çıkarmaktalar) her zaman olduğu gibi sanal platformu silip sürmeye tüm hızıyla devam etmekte. Hatta tornado gibi, vortex (girdap) gibi, elektrik süpürgesi gibi, evrenler arası uzay geçitleri gibi, genç ve süper zekâlı homo sapien’ciklerin ilgisini içine çekerek, yaşamı ilk elden deneyimleme ve yaşadıklarından öğrenme, öğrendiklerini sorgulama gibi kapasitelerini de içine çekip kuark’larına (atom altı partiküller) ayrıştırarak! 

     Çilekeş gezegende ne kadar 200+ IQ’su olan üstün düşünür varsa, kendi akıllarını ve direkt olarak yaşam deneyimlerinden öğrendiklerini ele alıp analiz etmek, tartışmak ya da uygulamak yerine, “innfıluuuıınnsırrr” denen, hayatta bir baltaya sap olamamış, modern görünümlü, poker suratlı (1920’lerin ünlü kumarbazı Arnold Rothstein gibi), "guru" olarak da anılan sanalcı çok bilmişlerin âdeta çekim gücü etkisine girmiş, A noktasından B noktasına ve sonra tekrar A noktasına gidip gelen dümdüz, sap gibi bir mental çizgide gidip gelmekte, savrulmaktadırlar. Bu onlarca milyona, hatta belki fazlasına bile ulaşabilen ve gezegenin her yerinde bolca bulunan güruhçuk, insanüstü varlıklarmışçasına her lâflarına ve her iddialarına mutlak ve evrensel yasaymış ve gerçekmiş gibi baktıkları, her söylediklerini sorgusuz doğru kabul ettikleri o çok sevgili “guru"larının onlara akıl ile birlikte, hiç yaşanmamış ve yaşanması da pek olası olmayan deneyimlerin, kendi fantezilerini ve komplekslerini örtmek istercesine sattıkları Disneyimtrak öykülerin gönüllü ve dünden istekli malzemelerini oluşturmaktadır. Videolarına daha çekici ve etkili olsun diye bazen ünlü Hollywood filmlerinden belli karakterlerin teknolojiyle oynanıp dramatize edilmiş görsellerini de ekleyen guru’larımızı dinleyen ve özgür irade sahibleri olduklarını sanan pasif dinleyici güruhçuk, yaşamın gizli bir kodu varmış da onu bulup çözmüş gibi bir hava içerisinde kendilerini tatmin ederek, gerçeklikten ve gerçek insan ilişkilerinden gitgide uzaklaşmanın yüksek onuru ve gururu içinde, mağrurca ekran karşısında durup transa geçmenin memnuniyetiyle hepimize örnek olmaya devam etmektedir. 

     Ne diyelim, buna denecek birşey bulanmıyoruz sayın okuyucular. Hayretler içinde ve kahkahalarla bu tabloyu izleyip, anlam çıkarmanın boş bir uğraş olacağının altını çizerek, öğüt ve akıl sadakası dağıtan davranış, sözde "gelişim" ve ilişkiler “trend”i mensuplarının, zamanla yaşamın bizzat kendisinden ve zor yoldan ders alıp olgunlaşacaklarını ümit ederek hepinizi sevgiyle kucaklıyoruz. Atatürk’ümüzün de söylemiş olduğu gibi, “Biz ilhamlarımızı gâipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunmaktayız.” Bizler de ilhamlarımızı “guru”lardan ve “yuuuuğğğtuuuuğğb/yaaağğğğğğtuuuuğğğb” gibi sanal platformlardan değil, yaşamın kendisinden ve bilimsellikten almakta inatla ısrarcıyız. 

   Öptük.