Bu günün, bu ayın, bu yılın ve bu yüzyılın retrospektif, içgüdümsel, içgüdüsel, bâtılsal, dışavurumsal, bir taraftan atımsal ruhânî verilerine göre, tam 33 gün, 3 dakika, 0.3 saniye, 0.003 salise ve 0.0003 nano salise sonra çok enteresan bir durum gerçekleşecek: Sabah güneş doğacak! Bunu tâkiben 12 saat sonrasında gece olacak. Artık gün içinde ne yapacağınız size kalmış. Sonuçta 24 saat sizi sihirli küreden izleyecek değiliz, değil mi? Ama itiraf edin, ünlü olacağınızı bilseniz bunu isterdiniz! Kim ünlü olmak ve pohpohlanıp tapınılmak istemez ki? Neyse, biz sallamamıza, öhöm, yani kehânetimize devam edek…

     Kızancıklar olacak, Alper Tunga geri dönecek, ay balalar büyüyüp serpilecek, yine baharlar gelecek, sonra yine güz ve kış gelecek. Gezegenin yörüngesi her zamanki gibi devam edecek. Güneşimiz hidrojen etkileşimine devam edip ısı ve ışık s^çmaya, insanlar yaşamaya, sular akmaya, millet kış olunca soğuktan, yaz olunca sıcaktan şikâyet etmeye, yemeye içmeye s^^maya, sevgililer barışıp ayrılmaya, yeni ilişkiler kurulmaya ve bitmeye tam gaz devam! Bunları yazarken canım bir baklava çekti ki anlatamam. Evdeki son kutuyu da dün bitirdim. Neyse artık bir daha ne zaman yerim diye gidip bir Kök Tengri’ye danışayım bari…

     Bu dönem sizi sürprizler bekliyor. Hemen küremize bir göz atalım:

     Madem herkes lise talebesi gibi obsesif derecede romantizm takıntılı, o zaman biz de biraz buradan sallayak. Yeni evlilerle evlenecek olanların dikkatine: Yakın zaman içinde, ki bu nedense daima üç vakittir (sanki sayıların bir anlamı, kişiliği ve söz hakkı varmış gibi), ultrasonda ay balalar görüyoruz. Aman yine de DNA testini ihmâl etmeyin! Balaların tarafınızdan olduğuna emin olun ki daha sonradan yerli dizilerdeki gibi gereksiz drama ve loy loy çekmeyin, zır zır, vır vır ve dır dır, hatta hör hür dinlemeyin. 

     Şimdi gelelim diğer bir takıntılı olduğunuz konuya: İş güç, kuvvet, bereket, bolluk, ferahlık, cart curt, zart zurt! Bu sezon içi sizi, dışı bizi üzen “The Batman” karamsarlığı, yerini suratlardaki “The Joker” gülümsemesiyle değiştirecek. Kendinizi güzellik salonları zincirleri açmaya, Brioni’den giyinmeye, Monaco’da haftasonu kaçamakları yapmaya, bakkala ipek smokinli şoförünüzü göndermeye, Anadolu ve Avrupa yakaları arasında helikopterle gidip gelmeye, Küba’dan özel getirttiğiniz püroları tüttürerek sabahları röptöşambırınızla Wall Street Journal okumaya, ankesörlü kuantum teknolojili telefonlarınızla aynı anda hem Warren Buffet, hem Jeff Bezos, hem de Bill Gates ile görüşmeye hazırlayın. Artık kahvaltıda öyle köy balı, köy yumurtası, beyaz ekmek, hâlis muhlis tereyağı falan yok. Peki ne var dediğinizi duyar gibiyiz. Hemen şöyle bir havaya, gökyüzüne bakıp söyleyelim; Kavanoz kavanoz, çeşit çeşit havyar var. Rockford peyniri var. Laboratuvar ürünü kinoa ekmeği üzerinde somonlu ve wasabili sushi kanapeler var. DNA teknolojisiyle canlandırılmış, doğada özgürce dolaşan mutlu mamutların sütünden üretilmiş kremalı çorbalar ve tatlılar var. Organik piri piri soslu vegan T bone steak’ler ile yanında en tatlı Fransız şarapları ve ardından güne başlamak için tarçınlı Tennessee viskisi var. Hadi yırttınız! Canınız şöyle biraz uzaklaşıp, yüzüp serinlemek mi istedi? Hemen metresinize ve yedek sevgilinize haber verip elektrikli tripleks yatınıza atlayın, şöyle biraz açılıp halk gözünden uzaklaştıktan sonra kendinizi serin sulara bırakın ve köpekbalıkları ile takılmanın keyfini sürün! 

     İşte bu sezonla ilgili önceden havadan sudan bilişlerimizi de böylece bilginize sunmuş bulunmaktayız peri severler. 

     Bakalım kutsal küre bize bir sonraki sefer için neler gösterecek.