MELİS, SELİN VE ÖYKÜ’LERİN ŞIMARIK OLMASI

Kategori > Mizah
Eklenme tarihi: 17 October 2024, Thursday

Yazar Resmi

Nenedio Yazarı: Kıvanç Üzümcü

E-Posta: kivanc.basi@gmail.com

 

     Tüm yolcuların dikkatine, kaptanınız konuşuyor! Bu yazım biraz kişisel olup yıllarca sürmüş olan gözlemlerimi içermektedir.
     
     Küçüklüğümden başlayarak Melis, Selin ve Öykü adlarını taşıyan karşı cinsten birçok insan primatını tanıdım. Bazısını gitmiş olduğum okullardan, bazısını yaşamış bulunduğum sitelerden, bazısını dışarıdan, bazısını aile çevresinden ve bazısını da kendi sülâlemden tanıdım ve tanımaktayım. Tabii ki ailelerini de bizzat tanıdığım Selin’ler, Melis’ler ve Öykü’ler de mevcuttur. Burada bir noktaya değineceğim. Melis’lerle ve Melisa'ları (ya da Melissa'ları) karıştırmamak gerektiğini özenle söylemek istiyorum çünkü tanıdığım, bildiğim Melisa’larda ve Melissa’larda her hangi bir kötü huy, art niyet, rahatsız edici ya da itici her hangi bir karakteristik özellik gözlemlemedim ve deneyimlemedim. Bendeniz hem yakından ve hem de uzaktan, ve de bunlara ek olarak endirekt ve dışarıdan gözlem yetenekleri süper mutant düzeyinde biri olarak, tanıdığım bütün Öykü’lerin, Melis’lerin ve Selin’lerin bunca yıl boyunca belli ortak özellikleri olduğunu gözlemlemiş ve deneyimlemiş bulunmaktayım. Şimdi biraz bunlardan söz etmek istiyorum. 

     Bu üç adı taşıyan dişi insan primatlarının sergilediği özelliklerden en azından birkaçını sıralayacağım; kemerlerinizi bağlı, koltuklarınızı dik konuma getirin. Yolculuk biraz uzun olacak:

     Bu hiç özel olmayıp etrafta bolca bulunabilen grubun burunları havada olur. Kendilerini herkesten üstün görüp asla toz kondurmaz ve söz söyletmezler. Eleştiriyi küfür, hakâret ve aşağılama gibi alırlar. Histerik, ben merkezci (İngilizce'de "self centric" denir) ve dengesiz analarınca prenses olduklarına ve ileride kraliçe olacaklarına inandırılmışlardır. Tıpkı filmlerdeki özel ajanların belli bir yönde programlanmaları gibi! Babaları kibar, efendi, sakin, işinde gücünde ve hatta sevecen ve candan adamlardır. Bazısının psikopat huylu anaları, insancıl olan babalarından boşanmış olur. Analarının aşırı şımartması ve aşırı koruyuculuğu dolayısıyla bu küçük “prensesler” ve “kraliçeler” de yalnızca şımarıklıkla programlanmak ile sınırlı olmayıp, aynı zamanda dengesiz, sınır tanımaz, yargılayıcı olurlar. Başkalarının sınırlarını ihlâl etmekten hiç mi hiç gocunmazlar. Kendilerinde varmış gibi bolca akıl verirler. Her şeye lâyık olduklarına inanırlar ya da inandırılırlar. Zamanın kimseyi iplemediği, kimse için duraksamadığı ya da yavaşlamadığı gerçeğiyle çok geç karşılaşırlar. Ama yine de akıllanmaz, büyümez ve bir türlü olgunlaşamazlar! Herbokolog'lukta ordinaryus ünvanına sahiptirler. Çarpık çurpuk Batı feministi mentalitesiyle büyütülmüş olup, her istedikleri yapılmış ve alınmıştır. Karşı cinsiyet türlerini işlerine geldiğince kullanmaya yönelik yaşarlar. İflâh olmaz, hayat insanı olmayı başaramazlar. Mütevâziliğin tam tersi olan kibrin, kendini bilmezliğin ve cehâletin bedenleşmiş ve programlanmış hâlleridirler. Bohem zihniyetleri ve buna uygun dağınık yaşamları olur. Lâk lâk şak şak yaşarlar. Disiplin, etik ve terbiye onlar için gereksiz birer yüktür. Alaturka düşünce yapısına sahiptirler. Hayatta aşağı yukarı her konuda daldan dala konar, kararsız olurlar. Kendilerine ve başkalarına saygıları yoktur. Bütün çocukluk ve ergenlik çağları boyunca bir elleri somon balığı yağı ve havyarda iken diğer elleri bulunabilecek en nâdir baldadır ve bunlara rağmen kendilerini dünyanın mağdurları ve aynı zamanda tanrıçaları görürler (halüsinasyon). Her lâfları ve her sözleri karşılık verilemeyecek kadar kibir ve çok bilmişlik taşıyıp, akıldışı, mantık dışı ve dolayısıyla kaliteli içerik yoksunudur. Dünyadan bîhaber olmalarına rağmen her konuda mutlaka ders vermelidirler. İzledikleri Hollywood filmlerini gerçek dünya ve yaşamın kendisi sanacak kadar hayâlperesttirler. Asla dönüp kendilerine bakmazlar ve öz eleştiri yapmazlar. Üç gram olan akılları beş hektometre havada gezerler. “Tiki” olurlar. Üretimsiz tüketim üzerine birer yaşamları vardır. "Bugün yok olacak olsam çevreme, yaşama gerçek bir katkısı olabilecek ne bırakırım?" derdine düşmezler. Kendilerini bile umursamayıp hafifliklerini ve hovardalıklarını yaşam biçimlerine yansıtmayı başarmışlardır. Yaşam tarafından ağızlarına biber sürülmesine rağmen öğrenmeye ve ders almaya karşı alerjileri vardır. Arkadaşlarını daima kendileri gibilerinden seçip onlara değer vermiş olan kaliteli insanlara tepeden bakarlar. Centilmene ahkâm kesebileceğini sanacak ve hatta küçümsemeye kalkışabilecek kadar hadsiz, terbiye ve düşünce yoksunu, vurdumduymaz, vizyon ve bilinç fakiri olurlar. Kendilerini ve yerlerini bilmezler. El iyisidirler. Lay lay lom olurlar. Aileleri ve kendileri yerine elin insanının işine yararlar. Israrla karşı tarafa yöneltmekte direttikleri o meşhur "ben bilirim, sen bilmiyorsun” tavırlarıyla kendilerinden tiksinenleri ve kaçanları daha da tiksindiren ve başka galaksilere hatta galaksi kümelerine kaçma isteği uyandıran, zavallı ama asla acınmaması gereken, Kardashian karakterinde ve zekâsında, evrilmemiş yaşam formlarıdırlar. 

     Yukarıda analarından da söz etmiş bulunduğum gerçeği, bazısının analarını isteyebileceğimin çok ötesinde tanıyor olmamdandır. Hatta öyle ki, kızlarından midilliyle Amerikan buzağısı kadar farklı olacak biçimde daha beter olduklarını yine bizzat gözlemlemiş ve gözlemlemeye de isteksiz olarak devam eden biriyim. Yaşam ilerleyip insanlar da dâhil herşey değiştikçe, bunlar daha önce olduklarından daha da geriye, betere doğru bir karşı evrim geçirmekte ve olduklarından daha da yoz ve despot yaratıklara dönüşmekteler denebilir. Burada kibir ve herbokologluk konuları özel bir boyut ve önem kazanmaktadır. Çünkü doğa ana diye metafor yapılan şuursuz ve kaotik varoluşun elinden çıkma bu insanlık sivrisi parazitlerin gerçekten de kendilerini dünyanın efendileri ve evrenin merkezi sandıkları, buna samimice inandıklarını ya da inanmaya kendilerini (ve kendileriyle birlikte başkalarını) ikna etmeye uğraştıklarını görürüz. Bu uğraşları ömür boyu süreceğinden, bu sivrilerin kendi yaşamlarını boşa harcadıklarını da beraberinde açık ve net biçimde, psikolojik drama filmi izler gibi gözlemleriz. Dolayısıyla bu gözleme dayanarak bunların narsist oldukları sonucu kendiliğinden gün ışığı gibi ortaya çıkar. Uzak durulmalı, ciddiye alınmamalı, tartışılarak enerji ve zaman isrâf edilmemeli, yok sayılmalıdır. Çünkü bu delileri ve kaçıkları kimse düzeltemez, değiştiremez, iyileştiremez. Bunu denemek de deliliğin ve kaçıklığın bir türü, bir çeşidi, bir göstergesidir.

Kaptanınız konuşuyor:

Yolculuğumuzun sonunda ulaştık. Artık rahatlayabilirsiniz. Bizi seçtiğiniz için teşekkür ederiz! Esen kalınız.


NEDİON! Tepkisi Ver:
16
16
0
5
17
0
0
NENEDİO ÜYELERİ NEDİO?
Yorum Yap:
Kıvanç Üzümcü
2024-11-27 13:33:50
Yellow Yelloz Yeliz ile Barzo Beliz’in Maceraları çok yakında ekranlarda!